Share This Article
Beşiktaş, kırmızı kart cezalısı Orkun Kökçü’den mahrum çıktığı deplasmanda Göztepe’ye 3-0 mağlup olarak bu rekabetteki en ağır yenilgisini aldı. Daha önce denemediği türden bir 11 ile oyun yoğunluğu bakımından rakibine ilk düdükten son düdüğe kadar domine edilen Beşiktaş’ın saha içinde gösterdikleri kadar gösteremedikleri de dikkat çekti. Bu skorla birlikte Sports Republic projesinin Beşiktaş karşısındaki genel karnesi 4 maçta 3 galibiyete yükseldi.
25 yaş ortalamalı Göztepe, geçtiğimiz sezondan bu yana oyun şekli ve formasyonu bakımından ligin en karakteristik ve en Avrupai takımı sayılır. Süper Lig’in ilk 5 haftasının topla en az oynayan takımı olan Göztepe’nin aynı zamanda kalesinde en az isabetli şut gören takımlardan biri olması, Stoilov’un takımının topa hükmetmeden de savunma yapabildiğini kanıtlıyor. Rakiplerine üstünlük sağlayabileceği şablonu tamamen topsuz oyunda şekillendiren Göztepe’nin geçmişte ve günümüzde zorluk yaşadığı maçların da genelinde topa hakim olan takım olduğunu görüyoruz; yani bir rakip Göztepe’ye karşı press tehdidini ortadan kaldırabilmek için kısa paslarla oyun kurmayı tercih etmez ve uzun toplara başvurursa Göztepe’nin en keskin hücum planlarından birini sekteye uğratabilir. Kadronun geneli teknik kapasiteden ziyade fiziksel kapasite gözeterek iyi mühendislikle kurulduğu için topla oynama süresini fazla tutan rakiplere karşı sahada fazla oyuncuyla oynuyormuş hissi veren Göztepe’nin ön alan baskısı ise ligin en iyisi konumunda: PPDA, yani rakiplere arka arkaya en fazla kaç pas yapma imkanı tanıdığınızı ölçen metrikte Göztepe 7.32 ile Üç Büyükler’in önünde zirvede yer alıyor.
Beşiktaş’ın mevcut kadrosuyla Orkun Kökçü’den yoksun çıktığı bir maçta -özellikle Göztepe gibi kompakt bir rakip de varsa- ikinci ve üçüncü bölgeyi birbirine bağlayabilme ve topu doğru kullanabilme ihtimali epey az. Bunun yanında nispeten fiziksel kaliteyi arttıran, takımın savunma kimlikli tek orta saha oyuncusu Ndidi de olmayınca, Göztepe’nin merkezine karşı Sergen Yalçın ya Kartal-Demir Ege ikilisine güvenecek, ya da farklı ve kimsenin beklemediği bir tercihte bulunacaktı. Öyle de oldu. Necip Uysal 2022’nin ardından tekrar merkez orta saha rolünde 11’e dönerken partneri Demir Ege’ydi. Necip kararı mağlubiyetin en ciddi eleştiri unsurlarından biri olsa da Sergen Yalçın’ın mantıksız bir karar verdiğine inanmıyorum. Kartal Kayra-Demir Ege ikilisi daha önce Wolfsberger ile oynanan hazırlık maçında birlikte başlarlarken Beşiktaş o provayı geçirgenlik anlamında maksimum, orta saha caydırıcılığı anlamında minimumda tamamlamıştı. Göztepe gibi sert bir rakibe karşı Kartal’ı sahaya atmak, çok daha büyük sorunları doğurabilirdi. Bununla birlikte Beşiktaş’ın Gabriel Paulista tercihi de farklı şemaları hayal etmeme yol açtı. Djalo gibi daha süpürücü ve süratli bir oyuncudan ziyade Paulista’nın 11’de başlaması, Beşiktaş’ın daha fazla uzun topa başvuracağını, daha derinde savunacağını ve oyun kurmaya çalışmayacağını hissettiriyordu. Pek öyle olmadı.
Beşiktaş maça daha hızlı başlayan ve Cerny ile fırsatı yakalayan taraf olsa da futbol her zaman için iyinin sonuç aldığı bir oyun değil. Topa sahip olma oyununu elit seviyede oynamayı başaran, kimyası yüksek bir takımsanız problem yok; lakin oyununuzun en iyi seviyesinde bile ciddi hasarlar var ise Göztepe deplasmanında Göztepe’yi raydan çıkartabilmek için biraz daha kapalı oynamanız ve alan vermemeniz gerekir. Bütün bu şartların oluşması için de yapmanız gereken ilk şey skor dezavantajı yaşamamaktır. Beşiktaş, Göztepe’nin kullandığı uzun taç pozisyonunda kalesinde golü görürken oyundan büyük oranda koptu ve maç tam ev sahibinin istediği şekle büründü. İlk yarının büyük bölümünde Beşiktaş topla oynamada %70’lere uzanırken rakip 3. bölgedeki aksiyonlarda alan vermeyen Göztepe’ye karşı net tehdit üretemedi. Hücumcular topu muhafaza etme ve pas kanallarını bulma konusunda çözüm üretemezlerken Beşiktaş’ın atak geliştirdiği her pozisyonda geçiş tehdidinden dolayı gole yakın taraf Göztepe oldu. İlk golden çok zaman geçmeden de Göztepe’nin, yine bir kanat organizasyonundan ikinci golü geldi ve Beşiktaş’ın sezonu fiilen bitmiş oldu.
İkinci yarıdaki değişikliklerinden de sonuç alamayan Sergen Yalçın, maç sonu röportajlarında rakipleriyle aralarındaki dinamizm ve fiziksellik farkına dem vurarak, tıpkı önceki meslektaşları gibi zaman kavramının önemine vurgu yaptı. Bana kalırsa Göztepe maçını da Shakhtar ve Lausanne eşleşmelerinden bağımsız okumamak gerek. Rakip Beşiktaş’tan çok daha dinamik, çok daha sert ve çok daha hızlı hareket ettiği zaman kadere teslim olmaktan başka çare kalmıyor ve iş taktikselliğin önüne geçiyor. Beşiktaş ekstrem harcama yaptığı bir yaz transfer sezonunun ardından şampiyonluk için pek iddialı bir görüntüde bulunamayacak gibi gözükse de Yalçın’a o krediyi verecektir. Ancak büyük resme dair fikir belirtmeden önce burada netleştirilmesi gereken durumların ve yanıtlanması gereken soruların da olduğunu unutmayalım; Beşiktaş şampiyonluk için boy göstermeyecekse 29 yaş ortalamalı kadroyla oynamaya devam mı edecek? Günün ayakta kalan tek ismi Demir Ege, Ndidi döndükten sonra kulübeye geri mi dönecek? Bilal Toure’nin 9 numaradaki potansiyeli Abraham’dan daha mı heyecan verici? Beşiktaş merkezden delinmesi daha zor bir takım olabilmek için Rafa hakkında ne gibi bir karar verecek?
Bu soruların yanıtlarını önümüzdeki dönemde saha içinde alabilmeyi umuyorum. Beşiktaş adına pragmatiklikten uzak bir oyunla kötü bir mağlubiyet haneye yazıldı. Sergen Yalçın, benimsenmesini talep ettiği oyunu daha farklı rakiplere karşı oynatabilir ancak İzmir bunun için doğru adreslerden biri değildi.
1 Yorum
Hrunn
Umut abim döktürmüş yine daha çok yazı gelsin lütfen teşekkürler dolmabahce post