Share This Article
Beşiktaş, Sergen Yalçın’ın II. döneminin ilk iç saha randevusunda Başakşehir’e karşı geriden gelerek kazandı. İtiraf etmek gerekirse, skor dezavantajını yaşadıktan sonra kontak kapatmayan ve tırmalamaya devam eden bir Beşiktaş’ı görmeyeli uzun süre olmuştu. Başakşehir’e karşı maçın son çeyreğinde gösterilen reaksiyon, aslında teknik direktör değişikliğinin manevi anlamda da işe yarayan bir değişiklik olduğunun ipuçlarını veriyor. Beşiktaş daha özgüvenli gözüküyor.
Sergen Yalçın’ın oyuna bakış açısını en ince ayrıntısına kadar inceleme hedefinde bir futbolseverseniz, temelde bir topa sahip olma hocasından ziyade bir press hocası gözünüze çarpar. Aslında Sergen Yalçın’ın ütopyasındaki oyunda topu radikal şekilde domine edip %65-%70 bandında, bazen progresifliği sorgulanabilir şekilde futbol oynamak yoktur; rakipten topu kısa sürede kapmak, hızlı şekilde rakip kaleye ulaşmak ve rakibe topsuz oyunda nefes aldırmamak vardır. Fatih Terim ile 2000’li yılların başında futbolcu olarak çalışan her teknik direktör benzer örnekleri size sunabilir. Yani Sergen Yalçın’a, -bu kelime çok korkutucu gelse de- bir ‘geçiş ve press hocası’ denebilir. Bu bağlamda Başakşehir gibi birinci bölgede oyun kurmaya meraklı, düşük tempolu, genelde şablon farkıyla rakiplere üstünlük sağlamak isteyen rakipler, geride bekleyen derin blok savunucusu takımlara kıyasla Yalçın’ın en istediği türden rakiplerdir.
Beşiktaş adına haftanın çok da iyi başladığı söylenemez. Transferin son günü ısrarlı şekilde talep ettiği merkez orta saha eklemesine kavuşamayan Sergen Yalçın’ın aynı zamanda milli takımda sakatlanan, takımın defansif kimlikli tek orta sahası Wilfred Ndidi’nin yokluğunda da alternatif bir plan kurgulaması gerekiyordu. Solskjaer’in sezon başında sahaya sürdüğü Demir Ege-Orkun ikilisi ilk akla gelen birliktelik olsa da Sergen Yalçın, muhtemelen daha dinamik ve sorumluluk alabilen türden gördüğü Salih Uçan’ı Demir Ege yerine 11’e yazarak büyük çoğunluğu şaşırttı. Salih Uçan tercihine kıyasla daha az şaşırtıcı olan diğer bir tercih ise, Alanyaspor maçında oyuna sonradan girerek üçüncü bölgeye büyük hareket getiren El Bilal Toure’nin sol çizgide maça başlamasıydı. Alanyaspor’a karşı iyi bir ikinci devre oynayan Beşiktaş, Başakşehir’e karşı da yeni hücum dörtlüsüyle birlikte, Antalya’da nerede bıraktıysa oradan başladı. İlk yarıda tabelada eşitlik bozulmazken daha net pozisyonları bulan takım, top kayıplarından sonra gösterdiği reaksiyon sonucu kaptığı toplarla kaleye giden ve ilk 45 dakikayı rakip ceza sahasında 27 kez topla buluşarak tamamlayan Beşiktaş’tı. Topla oynama oranları iki takım arasında büyük oranda dengede kalırken Beşiktaş’ın topsuz oyunda daha önce göstermediği bir paterni de denediğini gördük.
Sergen Yalçın, muhtemelen Emirhan Topçu’ya kıyasla sırtı dönük oynayan rakiplere karşı sert ve caydırıcı gördüğü Felix Uduokhai’yi bu maçta net bir biçimde Welinton rolünde kullandı -ki bunun sinyallerini Alanyaspor’a karşı da görmüştük. Başakşehir, genellikle kalecisi Muhammed Şengezer’i de oyun kurulumuna dahil edip 3+1 şeklinde oyun kuran ve derine gelen Berat Özdemir’den farklı olarak iç kanallara da diğer merkez oyuncularını ekleyen bir takım; bir bakıma oyun kurma şablonları 3+1+2 olarak da özetlenebilir. Yani ikinci bölgede sürekli şekilde 3 oyuncuyla kalmaları, Rafa ve Abraham’ı oldukça yakın tutarak 4-4-2 şeklinde dizilen ve Başakşehir’i uzun topa yöneltmeye çalışan Beşiktaş’a karşı sürekli şekilde eşleşme avantajı ve alan bulmaları anlamına geliyordu. Sergen Yalçın, Orkun’u Berat’la kontrollü bir şekilde eşleştirirken Beşiktaş’a göre sol iç koridorda demarke kalan Kemen’i de Uduokhai ile savunarak orta sahadaki +1 avantajını rakibinin elinden aldı. Kemen birinci bölgesine yaklaştığında bile Uduokahi’nin rakip ceza sahasına yakın noktalarda top kapmaya yönelik hamleleri oldu. Bunun daha önce denenmemesinin veya denenememesinin temelinde aslında çok basit gözüken bir oyuncu değişikliği detayı yatıyor; atletizmi günden güne gerileyen ve yüksek hıza ulaştığında sakatlık riski artan Gabriel Paulista’yı rakip santrforla birebir bırakmak, Tiago Djalo ile mevcut şablonu denemekten çok daha büyük riskler barındırıyor. Başakşehir’in hücumcuları yüzünü rakip kaleye dönebildikleri her an tek stoperle karşılayan Beşiktaş kalesinde bir pozisyon imkanı bulsa da Sergen Yalçın’ın Uduokhai’yi rakip kaleye yaklaştıran mevcut press kararıyla birlikte ‘yüksek risk, yüksek kazanç’ dediğini gördük.

Beşiktaş adına toplu oyunda en göze çarpan detaylardan biri de Cerny ve Toure’nin topla buluştukları noktalardı. Cerny Beşiktaş oyun kurarken genellikle sağ çizgide topla buluştuktan sonra içeri kat ederek bekine, yani çok iyi bir maç geçiren Gökhan’a dış koridoru boşaltırken Toure sürekli bek ve stoper arasındaki kanalda topu talep etti. İki bekin de rakip yarı sahada yer aldığı aksiyonların birçoğunda ribaundları toplamak ve rakibin kontralarını kontrol etmek için geride kalan isim, özellikle de sık sık sağ bek ile sağ stoper arasındaki bölgeye kayan Salih Uçan’dı. Beşiktaş, Bilal Toure’nin bitiriciliğinden ziyade dribblingini ve oyuncu eksiltme özelliğini rakip kaleye yaklaşabilmek adına kullanarak aslında amacına ulaşsa da ön dörtlünün kimyasının ve keskinliğini düşük olması maçın kilidinin kırılmasının önleyicisiydi. Rafa Silva’nın Cerny topla buluştuğunda genellikle sağ iç koridora yaklaşarak pası istemesi ve Cerny’nin topu aktardıktan sonra daha iyi bir şut açısı elde edebilmek için merkeze yönelmesini önümüzdeki dönemde de sık sık göreceğiz. Bununla birlikte maç içerisindeki Rafa Silva değişikliğinin de geri dönüşün tetikleyici hamlelerinden biri olduğu barizdi. Final tercihlerini yapma konusunda en iyi gününü geçirmeyen Rafa’ya kıyasla daha hazırlayıcı bir oyuncu olan Cerny, merkeze geçerek Toure’ye yaptığı asistle ilk maçında skora katkı vermiş olsa da gecenin kahramanı Cengiz’in de aslında yine Rafa değişikliğiyle sahaya dahil olduğunu unutmamak gerek.
Beşiktaş hücumuna ciddi bir hareketlilik ve nispeten bitiricilik katan El Bilal Toure’nin şu anda yedek kalma ihtimali çok düşük. Vaclav Cerny hücum hattındaki tek hazırlayıcı oyuncu olduğu için yeri dolmaz bir isim. Tammy Abraham son vuruşlarda problem yaşasa da bağlantı ve fiziksellik anlamında fark yaratıyor. Rafa Silva da Beşiktaş’ın hala bir numaralı hücum opsiyonu. Kenarda da Cengiz, Rashica, Jota gibi alternatifler var. Sergen Yalçın için hücumda birbirini tamamlayan parçaları bulmak zor ve kapıda tatlı bir telaş var.
Beşiktaş’ın 48 kez rakip ceza sahasında topla buluştuğu maçta 2 xG’yi bulamaması, final noktasında hala cömert bir takım olduğunu söylüyor. Beşiktaş için bu kadar alanın ve pozisyonun bulunmadığı maçlar da gelecektir. O maçlarda daha acımasız olmak gerekir. Geçtiğimiz sezon Süper Lig’in ilk 5 takımı arasında ürettiğine nazaran daha az gol atan tek takım Beşiktaş’tı. İlk 3 maçta gördüklerimiz benzer bir senaryonun tekrarlanabileceğini söylüyor. Yine daha iç sahada enerjik, baskın ve hareketli bir Beşiktaş görmek güzel. Göztepe deplasmanında Ndidi ve Orkun yokken Sergen Yalçın’dan başka bir dokunuş görmeye ihtiyaç olacak.